Faydalı içeriklerle dolu blog yazılarını paylaşmanın moda olduğu o günlere geri dönmeliyiz. Tıpkı, web ve web tasarım modasının 2000'lerdeki sadeliğine dönmeye başladığı gibi.
Blogların altın çağı
Bu metni yazmamdan birkaç yıl öncesine tekabül eden 2010-2016 yılları, Blogger ve Tumblr gibi blog ve mikro blog servislerinde alınabilecek işlevsel "kullanıcı adı" kalmamasıyla işaret edilirse, dönem dahilinde blog tutmanın ne kadar popülerleştiği kolayca izah edilebilir.
Ortaokul ve lise düzeyinde eğitim gören gençlerin Tumblr servisinde çoğunlukla görsel ancak kısa yazılar da içeren, edebiyat ve sanat ağırlıklı paylaşımları bir kulvarda ilerliyordu. Yurtdışında ise işler buna ek olarak bir de resmiyetle göze çarpıyordu. Zira bazı kuruluşlar internet sitelerini Tumblr üzerinden servis etmekteydi. Diğer bir kulvarda ise, Tumblr içerik üreticilerinden yaşça daha büyük olup ilgi alanları dahilinde yazılar yazan, bu yazılarını Blogger'da paylaşan ve Blogger'daki diğer yazarları da sıkıca takip eden okuryazar insan kalabalığı vardı. Öyle ki, birçok arama terimim, sonu .blogspot.com ile biten internet sitelerine yönlendiriyordu beni.
Ancak artık bu anlatı, şimdiyi tanımlayabilecek bir durum değil. Peki neden?
Kendi fikrimi söyleyeyim. İnsanlar, Facebook devrimiyle; tüm sevdiklerine ulaşabilme ve varlığını burada da sürdürme arzusuyla bağlandıkları bu ağda, beğenme butonunda olduğu gibi hızlı ve belirgin etkileşimlere bağımlı hale geldiler. Instagram ise bunu ileri bir seviyeye taşıdı. Üstelik etkileşim hayli kolay olduğundan, etkin kullanıcı sayısı da hızla yükseldi. Bu, insanın egosunu gündelik hayatla kıyaslayınca rahatlıkla tatmin edebilir oldu. Haliyle tatmin toleransını da artırdı. Whatsapp'la birlikte, iletişimimiz e-postaların aksine daha gayrı resmi bir hale geldi ve paragraflar kısaldı.
Tüm bunların, bize şeytanımızı görünür kıldığının farkındayım. Yanı sıra, blog tutmayı; görünmez olmak, fazla emek dolayısıyla da zaman harcamak, karşılığını alamamak ile mimledi.
Blog tutmanın görünmez faydaları
Blog tutmak ise, en nihayetinde özen göstererek yapıyorsanız çeşitli konularda araştırmaya itiyor, gerçek bir "eser" olarak hayatta kalıyor. Hiçbir anlamı olmayan kitlesel "beğeni ifadeleri" yerine gerçek tatmini ve gelişimi sağlayabilecek etkileşimleri (yorumlar, eleştiri veya destek yazıları) getiriyor, üstelik ortaya bir fikir sunmanın dolayısıyla da bilim yapmanın ilk adımını gerçekleştirmenin tekrarlı bir simülasyonunu yaratıyor. Diğer yanda ise hızlıca tüketilebilecek, dolayısıyla düşünmeyi bile gerektirmeyecek, basit ve birbirinin aynısı olan ve çoğunlukla görsel olarak karşımıza çıkan sosyal medya paylaşımları var.
Yazının gücü
Bloglarla kıyaslanabilecek bir diğer sahne de video günlükler. Medya tüketimi her zamanki gibi hat safhalarda ancak artık tüketilecek içerik sayısı yani arz da taleple yarışacak kadar fazla. Bu yüzden videoları da değerlendirmeye almak gerek. Ancak, videoları izlemek ve dinlemek için gürültü yapabileceğiniz bir alanda olmalı veya yanınızda kulaklık taşımalısınız. Bloglar ise yazılardan ibaret olduğu için her zaman, her yerde, her türlü formatta ulaşılabilirdir. Ayrıca kopyala/yapıştır ile notlar alabilir, ilgili kısmı rahatlıkla paylaşabilir, referans gösterebilirsiniz.
Teknoloji sektöründeki blog aşkı
Bugün özellikle yazılım geliştiriciler iyi bilir ki bloglar olmasa, yazılım dünyası eksik kalırdı. Teknoloji ve yazılım sektörü, size sürekli yeni bilgiler öğrenmeyi dayatır, çünkü çok hızlı gelişir. Sürekli yeni bilgilerle karşılaşırsınız ve içinizdeki paylaşım dürtüsü de tetiklenir. Bu yüzden olsa gerek, geliştiriciler arasında blog tutmak oldukça yaygın bir davranış. Bunun faydasını da yine en iyi biz yazılım geliştiriciler biliyoruz gibi duruyor.
Teknik dökümanlar harika, ancak genellikle tek bir kişinin elinden çıkıyorlar. Onu anlamak için, o kişinin tecrübesine de sahip olmanız gerekebiliyor. Siz böyle bir geliştirici olabilirsiniz, ancak sizin gibi olmayan birçok geliştirici vardır. İşte bir blog yazısıyla onlara bildiklerinizi öğretebileceğiniz bir fırsat: bloglar. Bu yalnızca bir örnek. Bu sektördeyseniz, anlatacak çok şeyiniz var demektir ve bir blog sitesi şart.
Ayrıca yine bu sektördeki genç sayısı, üretim kapasitesiyle de doğru orantılı. Gençler mütemadiyen yeni ürünler ortaya koyuyor. Bu da paylaşımı ve ürünü anlatmayı gerekli kılıyor. Haliyle; anlatmayı, yani okur-yazarlığın yazarlık kısmını ziyadesiyle yapmayı bilmeniz ve icra etmeniz gerekiyor.
Sektörlere açık çağrı :)
Her birinizin anlatacak onlarca tecrübesi var. Anlatın. Yalnızca Türkiye'deki emekli büyüklerimizin küçük bir kısmını blog yazmaya ikna edebilsek, ortaya çıkacak bilgilerin harikalığını anlatmak için ayrı bir blog yazısı yazmamız gerekirdi.
Bloglar benzersiz birer merkez
Wikipedia, bugün hala Türkiye'de ulaşılamaz durumda olsa da (düzenleme: sonunda açıldı), bilgiye ihtiyaç duyduğumuz çoğu an, bu kaynak bize yardım ediyordu. Harika. Ancak ansiklopedik bilgi, bir veriyi işleyerek bilgiye dönüştüren ve tecrübe eden kişinin kaleminden çıkan bir yazıyla bir olabilir mi?
Bloglar öznel bir üslupla yazılırken, ansiklopedik bilgide ise genel kanıları ve gerçekleri görürüz. İlk bakışta rasyonelliği çekici gelebilir, nitekim öyledir de, ancak yalnızca ansiklopedik bilgiye sahipseniz yarım kalırsınız. Öznel bir yazıda bu bilgilerin irdelenişi, kişi tarafından gözlenmiş sonuçları bulunur. Ayrıca bloglar, size onu yazan kişiyle konuşma ve tartışma fırsatı da verir. Bu yüzden bloglar, bilimin ve bilginin halka ulaşmasındaki görünmez engeli aşmamızı sağlayacak bir köprü gibi de çalışabilir. Çünkü tez ya da kitap yazmak kadar derin bir sistem ve ciddiyet gerektirmez, buna rağmen faydalı ve değerli içerik sunabilir. Tüm bunlar blog tutmayı her şeye rağmen yaşatmaya bir sebep değil midir?
Kaldı ki, dünyanın en popüler internet sitelerinden biri olan Wikipedia'da dahi bilgilerin çeşitliliği çok sınırlı. İyi insanların siteye erişip, editörü kullanmayı öğrenip, paylaşım yapmasına bağlı bu. Bir araştırmacı olduğunuzu düşünün, Wikipedia size yetebilir miydi? Asla.
Bloglarla bilim yapmak
Son kısmı, yazımın "bilim" vurgusuyla kapatayım. Bilim dedim, çünkü ben blog yazmanın veya sosyal medya mecralarının uzmanı olmadığım gibi insan psikolojisi veya davranışı ile sosyal yaşantısı üzerine yetkinliği olan biri de değilim. Buna rağmen, gerek gözlemlerim ve tecrübelerim, gerek de okuduklarım sayesinde naçizane bir fikir üretebildim ve bunu sizlerle paylaştım.
Bir konsensüse tek kişiyle varılmaz, bu yüzden size bir tartışma alanı sundum. Eğer benimle aynı veya benden farklı düşünüyorsanız, bu yazı çerçevesinde tartışabilme fırsatımız var. Halk olarak, uzmanı olmadığımız bu konuda uzmanları referans göstererek konuşup sonucu daha değerli kılabiliriz. Ben ise yalnızca fikri ortaya atmakla yetindim. Bilim yapmak için bir fırsat.
İşte bu orta halli ciddiyeti ve size ait sahneyi bulmanın ve sunmanın en güzel yollarından biri bloglar.